27 Temmuz 2009 Pazartesi

kendine yolcu

Saf olanın yem olduğu bir dünyada doğdum! Bunu bile bile oynamadım hiçbir zaman kimseyle, hiçbirşey üzerine, hiçbirşeyi kin edinerek kendine... Aslında tuhaf bir yerden geliyorum ben bilmem biliyor musun? Latin müziğinin, Yunan Tanrılarının, asma yapraklı, alkol kokulu bahçelerinden, kan dolu gözlerimle geldim. Zihnimde ''gülmek'' eylemi sadece geçmişte flu gördüğüm bişeydi ve ''iyilik, doğruluk, paylaşımcılık'' çok daha önceden gerimde bıraktığım şeylerdi. Hepsi, ama hepsi, şimdi doğrulduğumda yorgun gözlerimle gördüğüm ''renkli'' dünyanın içindeydi. Çok geride kaldığımı farkederek doğruldum yani kısacası. Ben doğarken karanlıktı zaten herşey kısacası. Ve ben dünyayı yalnızca karanlığa gittiğinde sevdim. Ama ömrüm, zifiri karanlık olana kadar sürmeyecekti biliyordum. Aydınlığa alışmak için kendimi gerçekten zorladım.

Şeytanların yanından, gördüğümde aklımı alacak kadar oynatan meleklerin yanına geldim, hayatım böyle değişti zaten.

Siyahıma beyaz karıştı.

Oyun bitmek üzereydi...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder